Anonim anlatılar
Eski çağlardan günümüze gelen pek çok metin gibi, Aisopos’un masallarının da elimize ilk hallerinden çok farklı bir biçimde ulaşması doğaldır. Atina’da İ.Ö.V.yüzyıldan sonra hemen her yazar ve filozofun övgü ile söz ettiği Aisopos, her hayvan masalının sahibi kabul edilmiştir. Mesela kendisinden çok önce söylendiği bilinen “Kartal ve Tilki” masalı da bunlardan biridir ve İ.Ö.III. yüzyılda Demetrios tarafından kaleme alınan ilk Aisopos derlemesinde yer almıştır. Ancak günümüze kadar ulaşan ilk derleme İ.S.I. yüzyıl tarihini taşır ve Latincedir.
Sonraki yüzyıllarda da devam eden masal derlemeciliği, manzum ve nesir olmak üzere 350 masala ulaşır. Ne var ki Yunan ve Roma uygarlıklarında sevilen bir anlatı olan hayvan masallarının kimlerin kaleminden çıktığını kesin bir biçimde saptamak mümkün değildir. Ahlaki değerleri öne çıkaran bu masallardaki Hıristiyan inanışından kaynaklanan motifler, masalların çağlar boyunca nesilden nesile, metinden metine aktarıldığının kanıtıdır.
“Hayvan masalları halkın sevdiği bir edebiyat türüdür. Bundan dolayı halkın, hayatta nasıl davranılması gerektiği konusundaki düşünceleri dile getirirler. Bu düşünceler ile Yunan ve Roma filozoflarının ahlak bakımından kusursuz olma çabası ve erdemli davranma ideali konusunda ileri sürdükleri görüşler arasında hemen hiç bir ilgi yoktur. Masal yazarlarının benimsenmesini istediği erdemler, hayatı daha kolay ve rahat hale getiren; kişilerin çıkarlarına uygun düşen, bağlılık, minnettarlık, ılımlı davranma, boyun eğme ve çalışkanlık gibi sosyal erdemlerdir. Masallarda kimi zaman gerçek bir ahlak dersi verilmez; başkalarının davranışlarından çıkarılmış açıkgözlülük ve sakınganlık öğütleri verilir. Bunlar kimi zaman ahlaka aykırı bir nitelik bile taşıyabilir. Ne var ki, bugün için, “Aisopos’un Masalları”, her şeyden önce, insanlığın ortak malı bir bilgeliği dile getiren ve yüzyıllardır kültür alanında etki gösteren klasik belgeler olarak ilgimizi çekiyor”.
Aşağıda bu masallardan seçtiğimiz bazı örnekler var:
Bülbül İle Kırlangıç
Kırlangıç bir gün bülbülü bulmuş, “Bak, ben insanların çatıları altına yuvamı kuruyor, orada yaşıyorum sen niye gelmezsin?” diye sormuş. Bülbül, “Eski dertlerimi hatırlayıp yeniden dertlenmek istemem de onun için ıssız, ücra yerlerde yaşarım”, demiş.
Bir kimseyi bir kere bahtı vurup yaraladı mı, o kimse artık o yerden, gönlünde yara açmış o yerden de kaçmak ister; bu masal onu anlatıyor.
Balıkçı İle İrili Ufaklı Balıklar
Bir balıkçı ağını denizden çekip iri balıkları tutmuş, kumun üzerine sermiş ama ufak balıklar, delikleri arasından kaçıp kurtuluvermişler.
Fukara kısmı bir işten kolayca sıyrılır ama herkeslerin zengin diye bildiği kimseler tehlikeyi çabuk atlatamazlar.
Tilki İle Ejderha
Tilki bir gün uyuyan bir ejderha görmüş: “Boy dediğin böyle olmalı işte!” deyip kendi de onun yanına yatmış, uzamaya çalışmış; o kadar çabalamış ki sonunda geberivermiş.
Kendinden büyüğe benzemeye kalkmanın hali böyle olur işte. Hem umduğuna erişemez, hem de kendi kendini yok eder.
Ayı İle Tilki
Ayının biri, “Ben insanları severim; ölülerini yemiyorum işte,” diye böbürleniyormuş. Bir tilki bunu duymuş; şöyle demiş; “Keşke ölülerini parçalasan da dirilerine dokunmasan’”
Bu masal, iki yüzlülük içinde yaşayan, boşuna böbürlenen gözü doymazların foyasını meydana vurur.
Diogenes İle Kel
Kel kafalının biri yolda köpeksi feylesof Diogenes’i görmüş, başlamış küfürler savurmağa. Diogenes, “Ben de sana uyup ağzımı mı bozacağım? ALLAH korusun! Ben senin saçlarını öveyim. Ne iyi etmişler de o kötü kafanın üstünde durmayıp dökülmüşler!” demiş.
alıntıdır: http://bocekforum.com/ezop-masallarindan-ornekler-t1965.html?s=c41c8e3b2a1bede82894594a4369f8df&
Eski çağlardan günümüze gelen pek çok metin gibi, Aisopos’un masallarının da elimize ilk hallerinden çok farklı bir biçimde ulaşması doğaldır. Atina’da İ.Ö.V.yüzyıldan sonra hemen her yazar ve filozofun övgü ile söz ettiği Aisopos, her hayvan masalının sahibi kabul edilmiştir. Mesela kendisinden çok önce söylendiği bilinen “Kartal ve Tilki” masalı da bunlardan biridir ve İ.Ö.III. yüzyılda Demetrios tarafından kaleme alınan ilk Aisopos derlemesinde yer almıştır. Ancak günümüze kadar ulaşan ilk derleme İ.S.I. yüzyıl tarihini taşır ve Latincedir.
Sonraki yüzyıllarda da devam eden masal derlemeciliği, manzum ve nesir olmak üzere 350 masala ulaşır. Ne var ki Yunan ve Roma uygarlıklarında sevilen bir anlatı olan hayvan masallarının kimlerin kaleminden çıktığını kesin bir biçimde saptamak mümkün değildir. Ahlaki değerleri öne çıkaran bu masallardaki Hıristiyan inanışından kaynaklanan motifler, masalların çağlar boyunca nesilden nesile, metinden metine aktarıldığının kanıtıdır.
“Hayvan masalları halkın sevdiği bir edebiyat türüdür. Bundan dolayı halkın, hayatta nasıl davranılması gerektiği konusundaki düşünceleri dile getirirler. Bu düşünceler ile Yunan ve Roma filozoflarının ahlak bakımından kusursuz olma çabası ve erdemli davranma ideali konusunda ileri sürdükleri görüşler arasında hemen hiç bir ilgi yoktur. Masal yazarlarının benimsenmesini istediği erdemler, hayatı daha kolay ve rahat hale getiren; kişilerin çıkarlarına uygun düşen, bağlılık, minnettarlık, ılımlı davranma, boyun eğme ve çalışkanlık gibi sosyal erdemlerdir. Masallarda kimi zaman gerçek bir ahlak dersi verilmez; başkalarının davranışlarından çıkarılmış açıkgözlülük ve sakınganlık öğütleri verilir. Bunlar kimi zaman ahlaka aykırı bir nitelik bile taşıyabilir. Ne var ki, bugün için, “Aisopos’un Masalları”, her şeyden önce, insanlığın ortak malı bir bilgeliği dile getiren ve yüzyıllardır kültür alanında etki gösteren klasik belgeler olarak ilgimizi çekiyor”.
Aşağıda bu masallardan seçtiğimiz bazı örnekler var:
Bülbül İle Kırlangıç
Kırlangıç bir gün bülbülü bulmuş, “Bak, ben insanların çatıları altına yuvamı kuruyor, orada yaşıyorum sen niye gelmezsin?” diye sormuş. Bülbül, “Eski dertlerimi hatırlayıp yeniden dertlenmek istemem de onun için ıssız, ücra yerlerde yaşarım”, demiş.
Bir kimseyi bir kere bahtı vurup yaraladı mı, o kimse artık o yerden, gönlünde yara açmış o yerden de kaçmak ister; bu masal onu anlatıyor.
Balıkçı İle İrili Ufaklı Balıklar
Bir balıkçı ağını denizden çekip iri balıkları tutmuş, kumun üzerine sermiş ama ufak balıklar, delikleri arasından kaçıp kurtuluvermişler.
Fukara kısmı bir işten kolayca sıyrılır ama herkeslerin zengin diye bildiği kimseler tehlikeyi çabuk atlatamazlar.
Tilki İle Ejderha
Tilki bir gün uyuyan bir ejderha görmüş: “Boy dediğin böyle olmalı işte!” deyip kendi de onun yanına yatmış, uzamaya çalışmış; o kadar çabalamış ki sonunda geberivermiş.
Kendinden büyüğe benzemeye kalkmanın hali böyle olur işte. Hem umduğuna erişemez, hem de kendi kendini yok eder.
Ayı İle Tilki
Ayının biri, “Ben insanları severim; ölülerini yemiyorum işte,” diye böbürleniyormuş. Bir tilki bunu duymuş; şöyle demiş; “Keşke ölülerini parçalasan da dirilerine dokunmasan’”
Bu masal, iki yüzlülük içinde yaşayan, boşuna böbürlenen gözü doymazların foyasını meydana vurur.
Diogenes İle Kel
Kel kafalının biri yolda köpeksi feylesof Diogenes’i görmüş, başlamış küfürler savurmağa. Diogenes, “Ben de sana uyup ağzımı mı bozacağım? ALLAH korusun! Ben senin saçlarını öveyim. Ne iyi etmişler de o kötü kafanın üstünde durmayıp dökülmüşler!” demiş.
alıntıdır: http://bocekforum.com/ezop-masallarindan-ornekler-t1965.html?s=c41c8e3b2a1bede82894594a4369f8df&