amitie

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

education


     MEVLANAYI ZİYARET

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 263
    Kayıt tarihi : 18/01/09

     MEVLANAYI ZİYARET Empty  MEVLANAYI ZİYARET

    Mesaj  Admin Paz Ocak 28, 2018 1:12 pm


    Konya da 1951 den beri dini hizmetlerde bulunan Düzceli, Topraklık Yakutlu Camii imamlığından emekli olan ve pek çok hafız yetiştiren (2015 yılında vefat etti, Allah rahmet eylesin) İbrahim Dinç, Üstazı olan Bir Allah cc. Dostunun Konya’yı ziyaretlerini anlatıyor. 1957 yılında davetimiz üzerine Konya’ya Beypazarlı Hacı Baha bey ile beraber teşrif buyurdular.. Sabah kahvaltısından sonra Hacı Süleyman Öztoprak amca gelerek halasının vefat haberini ve Efendi hazretlerine duyurmamı söyledi. Efendi hazretleri (K.S.) bir müddet murakabeden sonra “o hanım mevtanın cenaze namazını kılmak bize de vacip oldu” buyurdular. Sultan Selim camiinde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazından sonra H. İbrahim Gedik Hacı Baha bey ve Efendi hazretleriyle yürüyorlar ben acizde peşlerini takip ediyordum. Gidişimiz hazreti Mevlana’yı ziyaret maksadıyla idi, günlerden Salı idi. o tarihlerde Mevlana türbesi Salı günleri ziyarete kapalı tutuluyordu. Bizim hazret-i Mevlana’yı ziyarete gidişimizi öğrenen arkadaşlardan birisi H. İbrahim Gedik beye hitaben dediler ki “Hacı İbrahim bey bu gün Mevlana türbesi ziyarete kapalıdır kimseye açılmaz, Efendi hazretlerini oraya kadar zahmet ettirmeyin.” Bu ses imam Hasan Çakın Efendinin sesiydi. Efendi hazretleri bu sesi duyduğu halde hiç itibar etmeyip yürümelerine devam ettiler. Aynı zat duymadılar zannederek daha yüksek bir sesle sözü tekrarlayınca Efendi hazretleri H. İbrahim Gedik beye dönerek şöyle buyurdular: “Mevlana hazretleri misafirperverdir misafirlerini geri çevirmez o bizi kabul buyururlar” Hayret etmiştik, Efendi hazretleri Mevlana türbesinin dış kapısına kadar yürüdüler. Tam kapının önüne gelip zile basıldı ve hemen kapı açıldı Müze müdür muavini Necati Elgin bey Efendi Mevlevilerin usulü üzerine ellerini bağlamış kemal-i edeb ve hürmetle eğilerek: - Buyurunuz Efendi hazretlerimiz diye karşıladı. O anda biz kendimizi kaybettik sebebine gelince o gün Salı günü Hz Mevlana türbesinin kimseye açılması mümkün değildi. İkincisi de müze müdür muavini Necati Elgin Bey Efendinin. Efendi hazretlerini nasıl ve ne zaman tanımış olmasıydı. Hayret ettik o zaman ben gayr-i ihtiyari olarak İbrahim Gedik beyin yanına yaklaşıp dedim ki: - Hacı amca müze müdürü Necati Elgin beye Efendi hazretlerini nereden tanıdığını sorar mısınız? Hacı İbrahim Gedik Bey, Necati Elgin beye hitaben: “Efendi hazretlerini eskiden tanıyorsunuz her halde” deyince müze müdür muavini Necati Elgin bey şöyle konuştular: - maalesef bu güne kadar Efendi hazretleriyle müşerref olamamıştım ancak bu gece mana âleminde Hz Mevlana zuhur ettiler ve buyurdular ki: “kalk evladım kalk kutbu’l-aktab hazretleri beni ziyarete geliyor beni ziyaret ettirmek üzere hazır ol.” Müze müdür muavini Necati Elgin bey Efendi heyecanlı konuşmasına şöyle devam ettiler: -gaflet edip uyuyakalmışım, aynı şekilde Mevlana hazretleri tekrar ikazda bulundular yine uyuya kalmışım bu defa üçüncüsünde yakamdan tutarak Hz Mevlana kendisi bizzat kaldırdılar. Kalktım abdestimi aldım sabah ezanları okunuyordu, namazımı kıldım türbeye vardım, kapıyı açıp odamda bekledim, kuşluk oldu öğle oldu kimse gelmedi, üzüntü içinde öğle namazımı kıldım her halde türbe kapalıdır düşüncesiyle gelmeyecekler diye düşündüm ve çıkıp gitmek üzereyken zil çalındı. Bildim ki Mevlana Hazretlerinin tavsif ettiği zat geldi. Böylece ilk defa müşerref oluyorum. Kapıdaki Mührü Kopardı. Müze müdürü Necati Elgin bey Efendi o gün türbenin açılması yasak olduğu ve kapı mühürlü bulunduğu halde her türlü mesuliyeti üzerine alarak kapıdaki mührü kopardı ve türbeyi ziyarete açtı. Efendi hazretleri doğruca Hz Mevlana’nın huzur-ı maneviyelerine vardılar. Orada da bir müddet tefekkür ve murakabeden sonra duada bulundular bizler de dualarına âmin dedik. Hacı İbrahim Gedik Bey Efendi hazretlerine “şöyle türbeyi bir dolaşalım” deyince Efendi hazretleri buyurdular ki “o zaman ziyaretin bir manası kalmaz.” Biz hazreti Mevlana’yı ziyarete geldik, diyerek duadan sonra izleri üzere dönüp ayrılırken ağlamaklı olan Hacı İbrahim Gedik’e ve bize şunları söylediler: - Bu halleri görerek sakın ha kerametimize hükmetmeyin. Cenab-ı hakkın kendi dinine kendi kitabına hizmet edenlere iltifatından başka bir şey değildir bu. Müze müdürü Necati Elgin beye veda edip ayrılırken şöyle buyurdular: - Siz evrad-ı mevleviyyeyi okuyorsunuz. Biraz da Evrad-ı Bahaiye (Nakşî Evradı) okuyunuz, iyi olur. Necati Elgin Bey de gerçekten evrad-ı mevleviyi okuduğunu söyledi ve söz alarak dedi ki: - Yıllardır bu müzede idarecilik yapmaktayım yerli yabancı binlerce âlim, profesör ve devlet adamı gelip ziyaret etmekteler. Fakat bu zat-ı şerifteki kemâlâtı hiç birisinde görmedim. Hz üstazımızın evinde misafir kaldıkları Hacı İbrahim Gedik Bey ile Efendi hazretlerinin Konya’dan ayrılışından sonra görüştüğümde kendisinden durumu nasıl gördüğünü sordum. Şöyle ifade ettiler: Süleyman Efendiye (K S) tahsis ettiğim odamdaki yatak akşamki hazırladığım gibi hiç açılmamış bir vaziyette duruyordu. O geceki gördüğüm harikulade hallerin tesiriyle bende sabaha kadar uyuyamadım. Zaman zaman dışarıya çıkıp misafirimin kaldığı odanın kapısına geldiğimde o zat-ı muhteremin ağlayarak cenab-ı hakka “ya rabbi şu Konya’nın kazalarına, kasabalarına, köylerine ve ümmet-i Muhammed’e hizmet etmek için Kur’an kurslarının açılmasını ihsan et” diye yalvarıyordu. Aradan bir hafta geçmişti rüyamda Efendinin (K S) namaz kılıp Allaha iltica ettiği seccadenin serili bulunduğu köşede Rasülüllah’ı gördüm. Hala o manevi havanın tesiri altındayım”. Ben bu sıralarda çok baş ağrıları çekmekteydim, kalbimde çarpıntı vardı. Bu hastalığımı Efendi hazretlerine arz edeyim diye niyet ediyor fakat bir türlü söyleyemiyordum. Nihayet Efendi hazretleri Çumra’ya gidip ve oradaki talebeleri ziyaret edip Çumra’dan geldikten sonra garaja uğurlamak için gittiğimizde Efendi hazretleri otobüse binmişti. Bir müddet sonra indiler ve gelerek “evladım bir diyeceğin var söyle” deyince bende baş ağrısından ve kalb çarpıntısından şikâyetimi arz ettim. Dua ve teveccüh ederek “geçer endişe etmeyiniz” buyurdular. Çok sürmedi başımın ağrısı kesildi, o günden itibaren rahatsızlığım da olmadı, Allaha şükür. Ve Efendi hazretlerini otobüsle yolcu ettiler. (İbrahim Dinç Hoca Efendinin Ufuk Gazetesinde yayınlanan mülakatından)

      Forum Saati Perş. Kas. 28, 2024 1:34 am