8. sınıflar Birinci Ünite FRIENDSHIP Kelimeleri
Lesson 1
ambitious : hırslı, tutkulu
easy-going : sakîn, hoşgörülü, müsamahakâr, müsamahalı, toleranslı,metanetli
An ambitious student must work hard too but they shouldn’t forget to be easy-going !
Hırslı bir öğrenci çok ders çalışmalı ama hoşgörüyüde elden bırakmamalı.
generous :cömert (madden ve manen)
unselfish : fedakâr, özverili, bencil değil (olmayan) SELFİSH:BENCİL
My strengths are being generous and unselfish.
Güçlü taraflarım cömert ve fedarkarlığımdır.
mean : cimri
Who likes a mean and selfish person ?
Cimri ve bencil bir insanı kim sever ki?
tidy:düzenli
You must be tidy in every part of your life.
Yaşamının her kısmında düzenli olmalısın.
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
have party parti düzenlemek
go for a walk yürüyüşe çıkmak
go to the movie / concert sinemaya / konsere gitmek
study together birlikte çalışmak
eat out dışarıya yemeğe çıkmak
play computer game: bilgisayar oyunu oynama
watch movie at home: evde film izlemek
chit-chat :sohbet etmek
romance: romantik film
comedy:komedi filmi
sci-fiction: bilim-kurgu filmi
thriller: gerilim
go out of town / city:şehir dışına çıkmak
meet friend: arkadaşla buluşmak
visit relatives: akrabaları ziyaret etmek
go to the shopping mall: alışveriş merkezine gitmek
study for exam:sınava çalışmak
barbecue:mangal / ızgara
birthday party: doğum günü partisi
volleyball tournament: voleybol turnuvası
summary:Özet,acele,aceleyapılan
picnic: piknik
nature walking: doğa yürüyüşü
bicycle race: bisiklet yarışı
computer game tournament: bilgisayar oyunu turnuvası
back up = help somebody desteklemek, yardımcı olmak
buddy: dost, arkadaş
count on = depend on somebody birine güvenmek
get on well with biriyle iyi geçinmek
stranger: yabancı
have something in common with someone: biriyle ortak noktası olmak
have the same interest: aynı ilgi alanlarına sahip olmak
visit for a short time = call on kısa süreli ziyarette bulunmak
glad hoşnut, mutlu, memnun
promise söz vermek
swear and içmek, yemin etmek
imagine = think of düşünmek
depressed or sad = feel blue kederli, üzgün, keyifsiz
close friend: yakın arkadaş
back up: destek olmak
best friend: en iyi arkadaş
cool: çok iyi,rahat.
count on: güvenmek
get on well with somebody:Biriyle anlaşmak
go for a walk: dolaşmak
mate :arkadaş
secret sır
share: paylaşmak
sleep over: pijama partisi
support: desteklemek
argue: tartışmak
casual:gündelik kıyafet
fashion: moda
impressive etkileyici
nerd: ahmak
outfit :kıyafet
relationship: ilişki
ridiculous gülünç
serious:ciddi
snob: züppe
teenager: genç (ergen)
terrific :mükemmel
trendy son moda
unbearable dayanılmaz
bitter: acı (tat)
boil: kaynamak
chop :doğramak
dice: küp küp doğramak
fry: kızartma
mash :ezmek
oil: yağ
pan :tava
peel:soymak
pour: koymak (çay vb.) dökmek.
salty: tuzlu
slice: dilimlemek
sour: ekşi
spicy: baharatlı
tasty :lezzetli
available:Mevcut, müsait
connect :bağlanmak
contact: irtibat kurmak
dial: telefon numarası çevirmek
engaged meşgul
get/keep in touch irtibatta olmak
hang up :meşgule almak
hang on/up beklemek
hold: tutmak
line: hat
memo hatırlatıcı not
pick up toplamak
polite kibar
attachment eklenti
browse: göz gezdirmek
browser: tarayıcı
comment:yorum
confirm: teyit etmek
connection: bağlantı
delete: silmek
log on/in :giriş yapmak
log off :bağlantıyı kesme
register :kaydolmak
reply :cevaplamak
screen ekran
search engine: arama motoru
sign in/up :kayıt olmak
social networking site sosyal paylaşım sitesi
upload: yüklemek
amusing: eğlenceli
canoeing:kano sporu
challenging: iddialı/zor
disappointing: hayal kırıklığı yapan
embarrassing: utanç verici
entertaining: eğlenceli
extreme:en uç nokta
fascinating: büyüleyici
hang-gliding: yelkenkanat sporu
kayaking :kano sporu
motor-racing araba yarışı
rafting: rafting
skateboarding: kaykay
take risks: risk almak
all-inclusive: her şey dahil
ancient: antik
architecture: mimari
attraction: çekicilik
bed and breakfast: yatak ve kahvaltı
country side: kırsal kesim
culture: kültür
destination: varış yeri
historic site: tarihi yer
incredible: inanılmaz
resort: tatil yeri
rural:kırsal
square: meydan
urban: şehre ait
clean up temizlemek
iron: ütülemek
keep quiet:susmak
keep promises: söz tutmak
break promises: sözünden dönmek
laundry: kirli çamaşır
dishwasher: bulaşık makinesi
make the bed: yatağı toplamak
obey the rules: kurallara uymak
set the table :sofra hazırlamak
take out the garbage/trash :(evdeki) çöpü dışarı atmak
tidy up: toplamak
to-do list:yapılacaklar listesi
dishes: bulaşıklar
cell: hücre
cure: tedavi
discover: keşfetmek
explode: patlamak
genius: dahi
high-tech:ileri teknoloji
lab:laboratuvar
process: süreç
result:sonuç
safety: emniyet
scientific: bilimsel
search:arama
succeed başarmak
test tube: deney tüpü
vaccination:aşılama
avalanche: çığ
disaster: felaket
drought: kuraklık
earthquake: deprem
flood:sel
global warming: küresel ısınma
hurricane: kasırga
melt: erime
suffer: ıstırap çekmek
survivor: hayatta kalan
tornado: hortum
tsunami :deprem dalgası(denizden)
volcano: volkan
friendship: arkadaşlık
lesson; ders
check ✓ işareti koymak:kontrol etmek.
activities: etkinlikler
like: sevmek. hoşlanmak
with :ile, birlikte
friends: arkadaşlar
then: daha sonra
to share :paylaşmak
classmates :sınıf arkadaşları
example :örnek
Can't Stand:Katlanamamak.
Have something in commun:Ortak ilgi alanına sahip olmak.
Responsible for:Den sorumlu olmak.
Enjoy yourself:Keyfine bak.
Got it.Anlaşıldı.
interested in:Birşeye ilgi duymak.
Good at:Bir şeyde iyi olmak.
Bad at:Bir şeyde kötü olmak.
having party: parti yapmak
drink: içmek
something: bir şey, bir şeyler
go for a walk yürüyüşe çıkmak
play oynamak
sport spor
Have somebody over: Birini misafir etmek.
Be into:ilgiduymak
Excuse:Mazeret.
go to the movies :sinemaya gitmek
study together: beraber çalışmak
concerts: konserler
to eat out: dışarda yemek
shopping malls: alışveriş merkezi
computer games: bilgisayar oyunları
to watch: izlemek
just sit and chit-chat: oturup muhabbet etmek
together: beraber, birlikte
work :çalışmak
partner: arkadaş, ortak, eş
point: işaret etmek, göstermek
say :söylemek
other :diğer
things: şeyler
Lesson 2
11. Sayfadaki Kelimeler
match: eşleştirmek
poster: afiş
movie types: film türleri
conversation: konuşma
below :aşağıda, aşağı
to write :yazmak
under: altına, altında
to listen: dinlemek, dinle!
to practice: alıştırma yapmak, alıştırma
hello, hi, hey merhaba, selam
it’s x calling arayan (benim) x
Say :söyle,söylesene
busy :meşgul
tomorrow :yarın
evening: akşam
not at all: hiç (de) değil, pek değil,önemli değil.
anything: herhangi (hiç) bir şey)
why: neden
would you like to x x yapmaya ne dersin, x yapmak ister misin
come over: gelmek (eve) (birisinin), uğramak
great: büyük, iyi, muhteşem,harika
do you like? x x sever misin?
comedies: komedi filmler
romances romantic filmler
sci-fi ;bilim kurgu
thrillers: gerilim filimleri
favorite: favori, en beğenilen, sevilen
bye, goodbye, hoşçakal
take care: kendine iyi bak
what kind of movies? ne tür filimler?
Lesson 3
12. Sayfadaki Kelimeler
read: okumak
excuses: mazaretler
which ones :hangileri
good: iyi
I’m busy that night. O gece işim var, meşgulüm.
I’m going to x -edeceğim, yapacağım
visit: ziyaret etmek
grandparents: büyük anne-baba, dede – nene
I’m not feeling well. iyi değilim, hissetmiyorum, havamda değilim, keyfim yok
I have to x – yapmak, etmek zorundayım
stay home: evde kalmak
wash: yıkamak
accepting: kabul etme
invitation: davet, davetiye
sentences: cümleler
box: kutu, tablo
refusing: reddetme
cousin: kuzen, yeğen
tonight: bu gece
go out: dışarı çıkmak
having friends over: arkadaşların (eve) gelmesi
Sunday: Pazar günü
evening: akşam
late: geç, erken olmayan
show: gösteri, performans, etkinlik
I’d love to x x’e bayılırım, seve seve x
13. Sayfadaki Kelimeler
talking about x x hakkında konuşmak
future: gelecek
plans: planlar
arrangement: düzenleme, ayarlama, planlama
football (soccer): futbol (sadece Amerika’da)
match: maç, karşılaşma, müsabaka
weekend: hafta sonu
go around: gezinmek, dolaşmak
ask: sormak
for each: her biri için
question: soru
english: turkish
further information: daha fazla (ayrıntılı) bilgi
town/city: kasaba,ilçe/şehir
meet friends: arkadaşlarla buluşmak
relatives: akrabalar
computer games: bilgisayar oyunları
exam: sınav
go shopping: alışverişe çıkmak, gitmek
uncle and aunt: amca, dayı, yenge, teyze
compare: karşılaştırmak
something fun: eğlenceli bir şey
physically: fiziksel olarak
active: hareketli
Lesson 4
14. Sayfadaki Kelimeler
week: hafta
barbecue: mangal
birthday party: doğum günü partisi
tournament :turnuva
nature walking: doğa yürüyüşü
bicycle race: bisiklet yarışı
above: yukarıdaki, yukarı
Saturday: Cumartesi günü
a class party: sınıf partisi
join: katılmak
rock concert: rock müzik konseri
complete tamamlamak
chart:tablo, grafik
accept: kabul etmek
refuse: reddetmek
circle :yuvarlak içine almak
correct: doğru
lines satırlar
15. Sayfadaki Kelimeler
work in pairs: ikili (gruplar) halinde çalışın
role cards: rol kartları
decide: karar vermek, almak, kılmak
invite :davet etmek
ready :hazır
where and when: nerede ve ne zaman
start :başlamak, başlatmak
as in the example: örnekteki gibi, örnekte olduğu gibi
give an excuse: mazaret bildirmek
sounds: kulağa gelmek, (eğlenceli)
letter: mektup
sender: gönderen
what’s x about x ne hakkında, neyle ilgili
I hope: umarım, inşallah
all is well: her şey iyidir, yolundadır
world: dünya, evren
place: yer, mekân, ev
Tuesday: Salı günü
November: Kasım ayı
I guess: sanırım, öyle tahmin ediyorum ki
know: bilmek
Ave (kıs. Avenue) bulvar
very: çok, pek
difficult: zor, meşakkatli
take the number 41 bus 41 numara otobüse bin
get off: inmek
forest :orman, ağaçlık alan
road: yol
cheers: hoşça kal, teşekkürler
reply letter; cevap mektubu
read it out :dışından, sesli okumak
imagine: farz edin, hayal edin
state: belirtmek, ifade etmek
attend: katılmak, gitmek
sure: emin, kesin
greet: selamlamak
beginning: başlangıç, giriş, baş
end: son, bitiş
Lesson 5
16. Sayfadaki Kelimeler
scan :taramak, göz gezdirmek
email: elektronik posta
events: olaylar, durumlar
December: Aralık ayı
phone number: telefon numarası
see you soon: yakında görüşürüz, görüşmek üzere
Wednesday: Çarşamba günü
bring: getirmek
something to eat: yiyecek bir şeyler
school tennis club: okul tenis kulübü
organising: düzenliyor, ayarlıyor
competition :karşılaşma, turnuva tarzı
Friday: Cuma günü
sports centre: spor merkezi
rackets: tenis raketi
appear: görünmek, çıkmak
date: tarih
request: istek
Lesson 6
17. Sayfadaki Kelimeler
use: kullanmak
dictionary: sözlük
match: eşleştirme
words and expressions: kelime ve ifadeler
definitions: tanımlar, açıklamalar
something in common: ortak nokta
back someone up: birisine arka çıkmak, desteklemek
stranger: yabancı
count on someone: birine güvenmek, dayanmak
buddies: kankalar, yakın arkadaşlar
get on well with someone: biriyle iyi geçinmek, aynı kafada olmak
help :yardım etmek, yardım
depend on someone: birine dayanmak, güvenmek, bağlı olmak
like each other: birbirini sevmek
have the same interests: aynı şeylere ilgi duymak
someone you don’t know: tanımadığınız, bilmediğiniz biri
come into our lives: hayatlarımıza girer
just: sadece
for a short time: kısa süreliğine
forever: sonsuza dek, ebediyen
think: düşünmek
closest friends: en yakın arkadaşlar
like brothers and sisters: abi, kardeş gibi
never: asla
lie: yalan söylemek
argue: tartışmak
most of the time: çoğu zaman
true: gerçek, esaslı
turns: döndürmek, çevirmek, dönüştürmek, yapmak
spend enough time together: birlikte yeterince zaman geçirmek
true friendships: gerçek arkadaşlıklar
similar: benzer
likes and dislikes: sevilen ve sevilmeyen şeyler
see a part of ourselves: kendimizden bir parça görmek
proverb: atasözü
mean :anlama gelmek, ifade etmek
one mind in two bodies :iki bedende tek akıl
Project
18. Sayfadaki Kelimeler
dialog: karşılıklı konuşma, diyalog
supposed to: yükümlü olmak, (sizden) beklenmek (bir şey yapmanız)
welcoming: karşılama
serving food/drinks: yiyecek/içecek ikram etme
chatting: kısa sohbet, hal hatır sorma
see somebody off: birisini uğurlamak, yolcu etmek
feel at home: rahatına bak, evinde hisset
enjoy :eğlenmek, zevk almak, keyfine bakmak
a cup of tea: bir fincan çay
cookies: kurabiye, kek
hungry: aç
collection: aynı türden bir grup nesne, koleksiyon
idea: fikir Good idea: İyi fikir.
what do you have in your mind? aklında ne var?
animation :canlandırma, animasyon
another choice: başka bir seçenek
drama :dram türü film
that’s better: daha iyi
let’s: hadi, lım, lim
Let's go.Haydi gidelim.
Let's talk:Haydi konuşalım.
thanks for everything: her şey için teşekkürler
see you tomorrow at school: yarın okulda görüşürüz
act out :canlandırmak
self-assessment :öz değerlendirme
how well: ne kadar iyi
simple texts: basit metinler
apologizing: özür dileyen
8. Sınıf 1. Ünite: Friendship Kelimeleri ve Türkçe anlamları aşağıdadır. İyi çalışmalar.
Friendship Arkadaşlık
Accept Kabul etmek
Acceptable Kabul edilebilir
Anything Bir şey, hiçbir şey, Herhangi bir şey
Apologize özür dilemek
Are you free? Boş musun?
Argue Tartışmak
Arrangements Ayarlamalar
Attend Katılmak
Attend a party Partiye katılmak
Back someone up Desteklemek
Barbecue Mangal
Buddy Arkadaş, dost, kanka
Busy Meşgul
Cheers Hoşçakal
Chit-chat Sohbet etmek
Choice Seçenek
Classmate Sınıf arkadaşı
Close friend Yakın arkadaş
Come over Uğramak
Competition Yarışma
Count on Güvenmek
Decide Karar vermek
Eat out Dışarıda yemek
Enjoy yourself Keyfine bak!
Event Olay
Excuse Özür, bahane, mazeret
Feel Hissetmek
Feel at home Kendini evinde hissetmek
Feel blue üzgün hissetmek
Forever Sonsuza kadar
Get on well İyi geçinmek
Go for a walk Yürüyüşe çıkmak
Go to the movies Sinemaya gitmek
Go out of town/city Şehir dışına çıkmak
Go shopping Alışverişe gitmek
Great idea Harika fikir
Gym Spor salonu
Have a party Parti yapmak, Parti vermek
Have a friend over Bir arkadaşın yatıya gelmesi
Have a party Parti vermek
I guess Tahminimce
I hope all is well Umarım her şey yolundadır
I’d love to but ….. İsterdim ama
Imagine Hayal etmek
Invitation Davet
Invite Davet etmek
Join katılmak
Justsit Sadece oturmak
Lie Yalan söylemek
Meetfriends Arkadaşlarla buluşmak
Nature walking Doğa yürüyüşü
No matter Önemli değil
Not at all Bir şey değil, Önemli değil. Hiç, hiç ….. değil
Not really Aslında değil
Offer Teklif
Physically active Fiziksel olarak aktif
Pick someone up Birini bir yerden almak
Promise Söz vermek
Race Yarış
Refuse Reddetmek
Reply Cevaplamak
Request İstek
Response Yanıt
Romance Aşk filmi
Sci-fi movie Bilim kurgu filmi
See you Görüşürüz
Sender Gönderen kişi
Share Paylaşmak
Shopping mall Alışveriş merkezi
Sleep over yatıya kalmak
Soccer Futbol
Sounds good: Kulağa hoş geliyor
Spend time Zaman harcamak
State Belirtmek
Stay at home Evde kalmak
Stranger Yabancı
Study together Birlikte ders çalışmak
Sure! Tabii ki!
Take a walk Yürüyüşe çıkmak
Take care Kendine iyi bak
That sounds fun Kulağa eğlenceli geliyor
That would be great Harika olur
Thriller Korku filmi
To back someone up Birini desteklemek
To be glad Memnun olmak
To be responsible for something Bir şeyden sorumlu olmak
To count on someone Birine güvenmek
To depend on someone Birine güvenmek
To get on well with someone Biriyle iyi anlaşmak
To make apologies Özür dilemek
Tournament Turnuva
True friend Gerçek arkadaş
Types of movies Film çeşitleri
Visit relatives Akrabaları ziyaret etmek
What a nice day! Ne güzel bir gün!
What about Ne dersin?
Would you like to… İster misin?
EACH and EVERY
Every, tekil sayılabilen bir isimden önce, ikiden fazla varlığı ifade eder.
Every student is responsible for doing their homework.
(Her öğrenci ödevini yapmaktan sorumludur)
You cannot keep every animal at home.
(Evde her hayvanı besleyemezsin)
Every, bir şeyin ne kadar sıklıkla olduğunu söylerken kullanırız:
Turkey has an election every four years.
(Türkiye her dört yılda seçim yapar)
Almost, nearly, practically ve without exception ifadeleriyle every kullanılır:
The bandits robbed almost every person.
(Haydutlar neredeyse her kişiyi soydu)
Each, tekil sayılabilen isimlerin önünde, iki yada daha fazla üyeli bir grupta, her bir varlığı nitelemek için kullanılabilir. Önünde isim olmadan da kullanılabilir.
Each student asked a question in turn.(Sırayla her bir öğrenci soru sordu)
Every ve each karşılaştırırsak, bahsettiğimiz insan veya nesneleri hep birlikte düşündüğümüz zaman (hepsine birden aynı zamanda anlamında) every; ayrı ayrı, herbiri olarak (bir kerede biri anlamında) düşündüğümüz zaman each kullanırız:
Every student heard the question.(Her öğrenci soruyu duydu)
Each student gave a different answer.(Her bir öğrenci farklı cevap verdi)
İki kişi veya nesne hakkında konuşurken each kullanılır. Karşılaştırınız:
She has an earring in each ear.
She has a ring in every finger.
Every one ve each (one) + of ile kullanılabilir.
These are Tom and Jerry. I speak to each (one) of them.
The teacher spoke to every one of the students in the class.
Another (an + other), “bir diğer, öbürü, başka bir” anlamında kullanılır.
I want to see another dress.
(Başka bir elbiseye bakmak istiyorum)
He bought another three books.
(Üç kitap daha aldı)
Other, the ile veya çoğul kullanılabilir.
There are only three students in the classroom, the others are in the garden.
(Sınıfta sadece üç öğrenci var, diğerleri bahçede)
You should see other doctors.
(Başka doktorları görmelisin)
Each other, one another ‘bir birlerine, bir diğerine’ anlamında kullanılabilir.
They phone each other very often.
(Bir birbirlerine çok sık telefon ederler)
Past Continuous Tense cümlelerinde "when" ve "while" bağlaçları sıkça kullanılır. Bu yüzden zamanı doğru kullanabilmek için bu bağlaçların kullanımlarının iyi öğrenilmesi önemlidir.
When ve While bağlaçlarının Past Continuous Tense cümlelerinde kullanımları genellikle şu iki formül ile açıklanabilir.
- when + simple past tense
- When I saw him, he was playing tennis. (Onu gördüğümde tenis oynuyordu.)
- when / while + past continuous tense
- When / While I was playing football, I broke my leg. (Futbol oynarken bacağım kırıldı.)
When ve While bağlaçlarının kullanımıyla ilgili genel kurallar aşağıda verilmiştir.
► Geçmişte devam etmekte olan bir eylem sırasında bir başka eylem olmuş ve devam eden eylemi bölmüşse, bu durum hem when, hem de while bağlaçları kullanılarak ifade edilebilir.
- I was eating dinner when the guests arrived. (Konuklar geldiğinde yemek yiyordum.)
- I hurt my leg while I was playing football. (Futbol oynarken bacağımı incittim.)
WHEN
► "When" ile kurulmuş bir zarf cümleciği (adverbial clause), genellikle temel cümledeki (main clause) eylemin devam etmekte olduğu zamanı açıklar. "Bir eylem olduğunda bir başka eylem oluyordu" biçiminde bir anlam taşır. Bu nedenle "when" in bağlı bulunduğu cümlede Simple Past, temel cümlede ise Past Continuous kullanılır.
- When he came in, I was studying. (O içeri girdiğinde, ben ders çalışıyordum.)
adverbial main
- I was reading when he came in. (O geldiğinde, ben kitap okuyordum.)
- When I went out, it was snowing. (Dışarı çıktığımda kar yağıyordu.)
- They were arguing when I entered the room. (Odaya girdiğimde, tartışıyorlardı.)
When bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "When + Simple Past, Past Continuous" şeklinde formülize edilebilir.
► "When" arka arkaya yapılmış eylemleri anlatmak için de kullandır. Bu durumda her iki cümle de Simple Past Tense ile kurulur.
- When he arrived, we went into the cinema. (O gelince, sinemaya girdik.)
(Önce o geldi, sonra biz sinemaya girdik.)
- When he left work, he got on a bus and went home. (İşten çıkınca, otobüse binip eve gitti.)
- When the teacher asked a question, I raised my hand. (Öğretmen soru sorunca, elimi kaldırdım.)
When bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "'When + Simple Past, Simple Past" şeklinde formülize edilebilir.
► "While" bağlacı genellikle, temel cümledeki eylem sırasında devam etmekte olan bir başka eylemi anlatmak için kullanılır. Bu nedenle, "while" in bağlı bulunduğu cümle Past Continuous, temel cümle ise Simple Past'dır.
- While I was studying, he came in. (Ben ders çalışırken o geldi.)
adverbial main
- I left home while my parents were sleeping. (Annem babam uyurken evden çıktım.)
I took a photograph while you weren't looking. (Sen uyurken, fotoğraf çektim.)
While bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "While + Past Continuous, Simple Past" şeklinde formülize edilebilir.
NOTE: Bu tür cümlelerde "while" yerine "when" kullanmak da mümkündür, ancak "while" kullanımı daha yaygındır.
- When/While I was walking home from work, I bumped into an old friend on the street.
(İşten eve doğru yürürken, caddede eski bir arkadaşımla karşılaştım.)
- Yesterday, a stray dog was nearly hit by a car when/while it was crossing the street.
(Dün bir sokak köpeği karşıdan karşıya geçerken az daha bir arabanın altında kalıyordu.)
► "While" cümleciği, temel cümledeki eylemle aynı anda olan bir eylemi anlatmak için de kullanılır. Bu durumda her iki cümle de Simple Past Tense ile kurulur.
- I sang while I washed the dishes. (Bulaşıkları yıkarken şarkı söyledim.)
- She watched me while I made the cake. (Ben kek yaparken o beni izledi.)
- I waited outside while she had an interview. (O görüşme yaparken ben dışarıda bekledim.)
While bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "While + Simple Past, Simple Past" şeklinde formülize edilebilir.
► "While" birbirine paralel devam eden iki eylemi anlatmak için de kullanılır. Bu durumda her iki cümlede de Past Continuous Tense kullanılır. "While"ın bu biçimde kullanımıyla genellikle yakınma, içerleme gibi duygular ifade edilir.
- While the teacher was lecturing, the students were talking among themselves. (Öğretmen ders anlatırken öğrenciler kendi aralarında konuşuyorlardı.)
- I was studying while everybody at home was sleeping. (Evde herkes uyurken ben ders çalışıyordum.)
While bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "While + Past Continuous, Past Continuous" şeklinde formülize edilebilir.
► While ile aynı anlamda kullanılan diğer bağlaç "as" dir.
- While/As I was coming here, I ran into an old friend. (Buraya gelirken eski bir arkadaşa rastladım.)
- I had a look at the old magazines while/as I waited at the doctor's. (Doktorda beklerken, eski dergilere bir göz attım.)
► "Just as", daha vurgulu bir anlatımdır.
- The postman came Just as I was leaving home. (Tam ben evden çıkarken, postacı geldi.)
- Just as I sat down at the table, the phone rang. (Tam masaya oturdum ki telefon çaldı.)