amitie

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

education


    8. sınıflar Üniteler FRIENDSHIP Kelimeleri

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 263
    Kayıt tarihi : 18/01/09

    8. sınıflar Üniteler  FRIENDSHIP Kelimeleri Empty 8. sınıflar Üniteler FRIENDSHIP Kelimeleri

    Mesaj  Admin Paz Ocak 22, 2017 9:39 pm


    8. sınıflar Birinci Ünite FRIENDSHIP Kelimeleri
    Lesson 1
    ambitious : hırslı, tutkulu
    easy-going : sakîn, hoşgörülü, müsamahakâr, müsamahalı, toleranslı,metanetli

    An ambitious student must work hard too but they shouldn’t forget to be easy-going !
    Hırslı bir öğrenci çok ders çalışmalı ama hoşgörüyüde elden bırakmamalı.
    generous :cömert (madden ve manen)
    unselfish : fedakâr, özverili, bencil değil (olmayan) SELFİSH:BENCİL
    My strengths are being generous and unselfish.
    Güçlü taraflarım cömert ve fedarkarlığımdır.
    mean : cimri
    Who likes a mean and selfish person ?
    Cimri ve bencil bir insanı kim sever ki?
    tidy:düzenli
    You must be tidy in every part of your life.
    Yaşamının her kısmında düzenli olmalısın.

    İNGİLİZCE KELİME
    TÜRKÇE ANLAMI
    have party parti düzenlemek
    go for a walk yürüyüşe çıkmak
    go to the movie / concert sinemaya / konsere gitmek
    study together birlikte çalışmak
    eat out dışarıya yemeğe çıkmak
    play computer game: bilgisayar oyunu oynama
    watch movie at home: evde film izlemek
    chit-chat :sohbet etmek
    romance: romantik film
    comedy:komedi filmi
    sci-fiction: bilim-kurgu filmi
    thriller: gerilim
    go out of town / city:şehir dışına çıkmak
    meet friend: arkadaşla buluşmak
    visit relatives: akrabaları ziyaret etmek
    go to the shopping mall: alışveriş merkezine gitmek
    study for exam:sınava çalışmak
    barbecue:mangal / ızgara
    birthday party: doğum günü partisi
    volleyball tournament: voleybol turnuvası
    summary:Özet,acele,aceleyapılan
    picnic: piknik
    nature walking: doğa yürüyüşü
    bicycle race: bisiklet yarışı
    computer game tournament: bilgisayar oyunu turnuvası
    back up = help somebody desteklemek, yardımcı olmak
    buddy: dost, arkadaş
    count on = depend on somebody birine güvenmek
    get on well with biriyle iyi geçinmek
    stranger: yabancı
    have something in common with someone: biriyle ortak noktası olmak
    have the same interest: aynı ilgi alanlarına sahip olmak
    visit for a short time = call on kısa süreli ziyarette bulunmak
    glad hoşnut, mutlu, memnun
    promise söz vermek
    swear and içmek, yemin etmek
    imagine = think of düşünmek
    depressed or sad = feel blue kederli, üzgün, keyifsiz
    close friend: yakın arkadaş
    back up: destek olmak
    best friend: en iyi arkadaş
    cool: çok iyi,rahat.
    count on: güvenmek
    get on well with somebody:Biriyle anlaşmak
    go for a walk: dolaşmak
    mate :arkadaş
    secret sır
    share: paylaşmak
    sleep over: pijama partisi
    support: desteklemek
    argue: tartışmak
    casual:gündelik kıyafet
    fashion: moda
    impressive etkileyici
    nerd: ahmak
    outfit :kıyafet
    relationship: ilişki
    ridiculous gülünç
    serious:ciddi
    snob: züppe
    teenager: genç (ergen)
    terrific :mükemmel
    trendy son moda
    unbearable dayanılmaz
    bitter: acı (tat)
    boil: kaynamak
    chop :doğramak
    dice: küp küp doğramak
    fry: kızartma
    mash :ezmek
    oil: yağ
    pan :tava
    peel:soymak
    pour: koymak (çay vb.) dökmek.
    salty: tuzlu
    slice: dilimlemek
    sour: ekşi
    spicy: baharatlı
    tasty :lezzetli
    available:Mevcut, müsait
    connect :bağlanmak
    contact: irtibat kurmak
    dial: telefon numarası çevirmek
    engaged meşgul
    get/keep in touch irtibatta olmak
    hang up :meşgule almak
    hang on/up beklemek
    hold: tutmak
    line: hat
    memo hatırlatıcı not
    pick up toplamak
    polite kibar
    attachment eklenti
    browse: göz gezdirmek
    browser: tarayıcı
    comment:yorum
    confirm: teyit etmek
    connection: bağlantı
    delete: silmek
    log on/in :giriş yapmak
    log off :bağlantıyı kesme
    register :kaydolmak
    reply :cevaplamak
    screen ekran
    search engine: arama motoru
    sign in/up :kayıt olmak
    social networking site sosyal paylaşım sitesi
    upload: yüklemek
    amusing: eğlenceli
    canoeing:kano sporu
    challenging: iddialı/zor
    disappointing: hayal kırıklığı yapan
    embarrassing: utanç verici
    entertaining: eğlenceli
    extreme:en uç nokta
    fascinating: büyüleyici
    hang-gliding: yelkenkanat sporu
    kayaking :kano sporu
    motor-racing araba yarışı
    rafting: rafting
    skateboarding: kaykay
    take risks: risk almak
    all-inclusive: her şey dahil
    ancient: antik
    architecture: mimari
    attraction: çekicilik
    bed and breakfast: yatak ve kahvaltı
    country side: kırsal kesim
    culture: kültür
    destination: varış yeri
    historic site: tarihi yer
    incredible: inanılmaz
    resort: tatil yeri
    rural:kırsal
    square: meydan
    urban: şehre ait
    clean up temizlemek
    iron: ütülemek
    keep quiet:susmak
    keep promises: söz tutmak
    break promises: sözünden dönmek
    laundry: kirli çamaşır
    dishwasher: bulaşık makinesi
    make the bed: yatağı toplamak
    obey the rules: kurallara uymak
    set the table :sofra hazırlamak
    take out the garbage/trash :(evdeki) çöpü dışarı atmak
    tidy up: toplamak
    to-do list:yapılacaklar listesi
    dishes: bulaşıklar
    cell: hücre
    cure: tedavi
    discover: keşfetmek
    explode: patlamak
    genius: dahi
    high-tech:ileri teknoloji
    lab:laboratuvar
    process: süreç
    result:sonuç
    safety: emniyet
    scientific: bilimsel
    search:arama
    succeed başarmak
    test tube: deney tüpü
    vaccination:aşılama
    avalanche: çığ
    disaster: felaket
    drought: kuraklık
    earthquake: deprem
    flood:sel
    global warming: küresel ısınma
    hurricane: kasırga
    melt: erime
    suffer: ıstırap çekmek
    survivor: hayatta kalan
    tornado: hortum
    tsunami :deprem dalgası(denizden)
    volcano: volkan

    friendship: arkadaşlık
    lesson; ders
    check ✓ işareti koymak:kontrol etmek.
    activities: etkinlikler
    like: sevmek. hoşlanmak
    with :ile, birlikte
    friends: arkadaşlar
    then: daha sonra
    to share :paylaşmak
    classmates :sınıf arkadaşları
    example :örnek
    Can't Stand:Katlanamamak.
    Have something in commun:Ortak ilgi alanına sahip olmak.
    Responsible for:Den sorumlu olmak.
    Enjoy yourself:Keyfine bak.
    Got it.Anlaşıldı.
    interested in:Birşeye ilgi duymak.
    Good at:Bir şeyde iyi olmak.
    Bad at:Bir şeyde kötü olmak.
    having party: parti yapmak
    drink: içmek
    something: bir şey, bir şeyler
    go for a walk yürüyüşe çıkmak
    play oynamak
    sport spor
    Have somebody over: Birini misafir etmek.
    Be into:ilgiduymak
    Excuse:Mazeret.
    go to the movies :sinemaya gitmek
    study together: beraber çalışmak
    concerts: konserler
    to eat out: dışarda yemek
    shopping malls: alışveriş merkezi
    computer games: bilgisayar oyunları
    to watch: izlemek
    just sit and chit-chat: oturup muhabbet etmek
    together: beraber, birlikte
    work :çalışmak
    partner: arkadaş, ortak, eş
    point: işaret etmek, göstermek
    say :söylemek
    other :diğer
    things: şeyler
    Lesson 2

    11. Sayfadaki Kelimeler

    match: eşleştirmek
    poster: afiş
    movie types: film türleri
    conversation: konuşma
    below :aşağıda, aşağı
    to write :yazmak
    under: altına, altında
    to listen: dinlemek, dinle!
    to practice: alıştırma yapmak, alıştırma
    hello, hi, hey merhaba, selam
    it’s x calling arayan (benim) x
    Say :söyle,söylesene
    busy :meşgul
    tomorrow :yarın
    evening: akşam
    not at all: hiç (de) değil, pek değil,önemli değil.
    anything: herhangi (hiç) bir şey)
    why: neden
    would you like to x x yapmaya ne dersin, x yapmak ister misin
    come over: gelmek (eve) (birisinin), uğramak
    great: büyük, iyi, muhteşem,harika
    do you like? x x sever misin?
    comedies: komedi filmler
    romances romantic filmler
    sci-fi ;bilim kurgu
    thrillers: gerilim filimleri
    favorite: favori, en beğenilen, sevilen
    bye, goodbye, hoşçakal
    take care: kendine iyi bak
    what kind of movies? ne tür filimler?
    Lesson 3

    12. Sayfadaki Kelimeler

    read: okumak
    excuses: mazaretler
    which ones :hangileri
    good: iyi
    I’m busy that night. O gece işim var, meşgulüm.
    I’m going to x -edeceğim, yapacağım
    visit: ziyaret etmek
    grandparents: büyük anne-baba, dede – nene
    I’m not feeling well. iyi değilim, hissetmiyorum, havamda değilim, keyfim yok
    I have to x – yapmak, etmek zorundayım
    stay home: evde kalmak
    wash: yıkamak
    accepting: kabul etme
    invitation: davet, davetiye
    sentences: cümleler
    box: kutu, tablo
    refusing: reddetme
    cousin: kuzen, yeğen
    tonight: bu gece
    go out: dışarı çıkmak
    having friends over: arkadaşların (eve) gelmesi
    Sunday: Pazar günü
    evening: akşam
    late: geç, erken olmayan
    show: gösteri, performans, etkinlik
    I’d love to x x’e bayılırım, seve seve x
    13. Sayfadaki Kelimeler

    talking about x x hakkında konuşmak
    future: gelecek
    plans: planlar
    arrangement: düzenleme, ayarlama, planlama
    football (soccer): futbol (sadece Amerika’da)
    match: maç, karşılaşma, müsabaka
    weekend: hafta sonu
    go around: gezinmek, dolaşmak
    ask: sormak
    for each: her biri için
    question: soru
    english: turkish
    further information: daha fazla (ayrıntılı) bilgi
    town/city: kasaba,ilçe/şehir
    meet friends: arkadaşlarla buluşmak
    relatives: akrabalar
    computer games: bilgisayar oyunları
    exam: sınav
    go shopping: alışverişe çıkmak, gitmek
    uncle and aunt: amca, dayı, yenge, teyze
    compare: karşılaştırmak
    something fun: eğlenceli bir şey
    physically: fiziksel olarak
    active: hareketli
    Lesson 4

    14. Sayfadaki Kelimeler

    week: hafta
    barbecue: mangal
    birthday party: doğum günü partisi
    tournament :turnuva
    nature walking: doğa yürüyüşü
    bicycle race: bisiklet yarışı
    above: yukarıdaki, yukarı
    Saturday: Cumartesi günü
    a class party: sınıf partisi
    join: katılmak
    rock concert: rock müzik konseri
    complete tamamlamak
    chart:tablo, grafik
    accept: kabul etmek
    refuse: reddetmek
    circle :yuvarlak içine almak
    correct: doğru
    lines satırlar
    15. Sayfadaki Kelimeler

    work in pairs: ikili (gruplar) halinde çalışın
    role cards: rol kartları
    decide: karar vermek, almak, kılmak
    invite :davet etmek
    ready :hazır
    where and when: nerede ve ne zaman
    start :başlamak, başlatmak
    as in the example: örnekteki gibi, örnekte olduğu gibi
    give an excuse: mazaret bildirmek
    sounds: kulağa gelmek, (eğlenceli)
    letter: mektup
    sender: gönderen
    what’s x about x ne hakkında, neyle ilgili
    I hope: umarım, inşallah
    all is well: her şey iyidir, yolundadır
    world: dünya, evren
    place: yer, mekân, ev
    Tuesday: Salı günü
    November: Kasım ayı
    I guess: sanırım, öyle tahmin ediyorum ki
    know: bilmek
    Ave (kıs. Avenue) bulvar
    very: çok, pek
    difficult: zor, meşakkatli
    take the number 41 bus 41 numara otobüse bin
    get off: inmek
    forest :orman, ağaçlık alan
    road: yol
    cheers: hoşça kal, teşekkürler
    reply letter; cevap mektubu
    read it out :dışından, sesli okumak
    imagine: farz edin, hayal edin
    state: belirtmek, ifade etmek
    attend: katılmak, gitmek
    sure: emin, kesin
    greet: selamlamak
    beginning: başlangıç, giriş, baş
    end: son, bitiş
    Lesson 5

    16. Sayfadaki Kelimeler

    scan :taramak, göz gezdirmek
    email: elektronik posta
    events: olaylar, durumlar
    December: Aralık ayı
    phone number: telefon numarası
    see you soon: yakında görüşürüz, görüşmek üzere
    Wednesday: Çarşamba günü
    bring: getirmek
    something to eat: yiyecek bir şeyler
    school tennis club: okul tenis kulübü
    organising: düzenliyor, ayarlıyor
    competition :karşılaşma, turnuva tarzı
    Friday: Cuma günü
    sports centre: spor merkezi
    rackets: tenis raketi
    appear: görünmek, çıkmak
    date: tarih
    request: istek
    Lesson 6

    17. Sayfadaki Kelimeler

    use: kullanmak
    dictionary: sözlük
    match: eşleştirme
    words and expressions: kelime ve ifadeler
    definitions: tanımlar, açıklamalar
    something in common: ortak nokta
    back someone up: birisine arka çıkmak, desteklemek
    stranger: yabancı
    count on someone: birine güvenmek, dayanmak
    buddies: kankalar, yakın arkadaşlar
    get on well with someone: biriyle iyi geçinmek, aynı kafada olmak
    help :yardım etmek, yardım
    depend on someone: birine dayanmak, güvenmek, bağlı olmak
    like each other: birbirini sevmek
    have the same interests: aynı şeylere ilgi duymak
    someone you don’t know: tanımadığınız, bilmediğiniz biri
    come into our lives: hayatlarımıza girer
    just: sadece
    for a short time: kısa süreliğine
    forever: sonsuza dek, ebediyen
    think: düşünmek
    closest friends: en yakın arkadaşlar
    like brothers and sisters: abi, kardeş gibi
    never: asla
    lie: yalan söylemek
    argue: tartışmak
    most of the time: çoğu zaman
    true: gerçek, esaslı
    turns: döndürmek, çevirmek, dönüştürmek, yapmak
    spend enough time together: birlikte yeterince zaman geçirmek
    true friendships: gerçek arkadaşlıklar
    similar: benzer
    likes and dislikes: sevilen ve sevilmeyen şeyler
    see a part of ourselves: kendimizden bir parça görmek
    proverb: atasözü
    mean :anlama gelmek, ifade etmek
    one mind in two bodies :iki bedende tek akıl
    Project

    18. Sayfadaki Kelimeler

    dialog: karşılıklı konuşma, diyalog
    supposed to: yükümlü olmak, (sizden) beklenmek (bir şey yapmanız)
    welcoming: karşılama
    serving food/drinks: yiyecek/içecek ikram etme
    chatting: kısa sohbet, hal hatır sorma
    see somebody off: birisini uğurlamak, yolcu etmek
    feel at home: rahatına bak, evinde hisset
    enjoy :eğlenmek, zevk almak, keyfine bakmak
    a cup of tea: bir fincan çay
    cookies: kurabiye, kek
    hungry: aç
    collection: aynı türden bir grup nesne, koleksiyon
    idea: fikir Good idea: İyi fikir.
    what do you have in your mind? aklında ne var?
    animation :canlandırma, animasyon
    another choice: başka bir seçenek
    drama :dram türü film
    that’s better: daha iyi
    let’s: hadi, lım, lim
    Let's go.Haydi gidelim.
    Let's talk:Haydi konuşalım.
    thanks for everything: her şey için teşekkürler
    see you tomorrow at school: yarın okulda görüşürüz
    act out :canlandırmak
    self-assessment :öz değerlendirme
    how well: ne kadar iyi
    simple texts: basit metinler
    apologizing: özür dileyen

    8. Sınıf 1. Ünite: Friendship Kelimeleri ve Türkçe anlamları aşağıdadır. İyi çalışmalar.

    Friendship Arkadaşlık
    Accept Kabul etmek
    Acceptable Kabul edilebilir
    Anything Bir şey, hiçbir şey, Herhangi bir şey
    Apologize özür dilemek
    Are you free? Boş musun?
    Argue Tartışmak
    Arrangements Ayarlamalar
    Attend Katılmak
    Attend a party Partiye katılmak
    Back someone up Desteklemek
    Barbecue Mangal
    Buddy Arkadaş, dost, kanka
    Busy Meşgul
    Cheers Hoşçakal
    Chit-chat Sohbet etmek
    Choice Seçenek
    Classmate Sınıf arkadaşı
    Close friend Yakın arkadaş
    Come over Uğramak
    Competition Yarışma
    Count on Güvenmek
    Decide Karar vermek
    Eat out Dışarıda yemek
    Enjoy yourself Keyfine bak!
    Event Olay
    Excuse Özür, bahane, mazeret
    Feel Hissetmek
    Feel at home Kendini evinde hissetmek
    Feel blue üzgün hissetmek
    Forever Sonsuza kadar
    Get on well İyi geçinmek
    Go for a walk Yürüyüşe çıkmak
    Go to the movies Sinemaya gitmek
    Go out of town/city Şehir dışına çıkmak
    Go shopping Alışverişe gitmek
    Great idea Harika fikir
    Gym Spor salonu
    Have a party Parti yapmak, Parti vermek
    Have a friend over Bir arkadaşın yatıya gelmesi
    Have a party Parti vermek
    I guess Tahminimce
    I hope all is well Umarım her şey yolundadır
    I’d love to but ….. İsterdim ama
    Imagine Hayal etmek
    Invitation Davet
    Invite Davet etmek
    Join katılmak
    Justsit Sadece oturmak
    Lie Yalan söylemek
    Meetfriends Arkadaşlarla buluşmak
    Nature walking Doğa yürüyüşü
    No matter Önemli değil
    Not at all Bir şey değil, Önemli değil. Hiç, hiç ….. değil
    Not really Aslında değil
    Offer Teklif
    Physically active Fiziksel olarak aktif
    Pick someone up Birini bir yerden almak
    Promise Söz vermek
    Race Yarış
    Refuse Reddetmek
    Reply Cevaplamak
    Request İstek
    Response Yanıt
    Romance Aşk filmi
    Sci-fi movie Bilim kurgu filmi
    See you Görüşürüz
    Sender Gönderen kişi
    Share Paylaşmak
    Shopping mall Alışveriş merkezi
    Sleep over yatıya kalmak
    Soccer Futbol
    Sounds good: Kulağa hoş geliyor
    Spend time Zaman harcamak
    State Belirtmek
    Stay at home Evde kalmak
    Stranger Yabancı
    Study together Birlikte ders çalışmak
    Sure! Tabii ki!
    Take a walk Yürüyüşe çıkmak
    Take care Kendine iyi bak
    That sounds fun Kulağa eğlenceli geliyor
    That would be great Harika olur
    Thriller Korku filmi
    To back someone up Birini desteklemek
    To be glad Memnun olmak
    To be responsible for something Bir şeyden sorumlu olmak
    To count on someone Birine güvenmek
    To depend on someone Birine güvenmek
    To get on well with someone Biriyle iyi anlaşmak
    To make apologies Özür dilemek
    Tournament Turnuva
    True friend Gerçek arkadaş
    Types of movies Film çeşitleri
    Visit relatives Akrabaları ziyaret etmek
    What a nice day! Ne güzel bir gün!
    What about Ne dersin?
    Would you like to… İster misin?


    EACH and EVERY


    Every, tekil sayılabilen bir isimden önce, ikiden fazla varlığı ifade eder.

    Every student is responsible for doing their homework.

    (Her öğrenci ödevini yapmaktan sorumludur)

    You cannot keep every animal at home.

    (Evde her hayvanı besleyemezsin)

    Every, bir şeyin ne kadar sıklıkla olduğunu söylerken kullanırız:

    Turkey has an election every four years.

    (Türkiye her dört yılda seçim yapar)



    Almost, nearly, practically ve without exception ifadeleriyle every kullanılır:

    The bandits robbed almost every person.

    (Haydutlar neredeyse her kişiyi soydu)

    Each, tekil sayılabilen isimlerin önünde, iki yada daha fazla üyeli bir grupta, her bir varlığı nitelemek için kullanılabilir. Önünde isim olmadan da kullanılabilir.

    Each student asked a question in turn.(Sırayla her bir öğrenci soru sordu)

    Every ve each karşılaştırırsak, bahsettiğimiz insan veya nesneleri hep birlikte düşündüğümüz zaman (hepsine birden aynı zamanda anlamında) every; ayrı ayrı, herbiri olarak (bir kerede biri anlamında) düşündüğümüz zaman each kullanırız:

    Every student heard the question.(Her öğrenci soruyu duydu)

    Each student gave a different answer.(Her bir öğrenci farklı cevap verdi)

    İki kişi veya nesne hakkında konuşurken each kullanılır. Karşılaştırınız:

    She has an earring in each ear.

    She has a ring in every finger.

    Every one ve each (one) + of ile kullanılabilir.


    These are Tom and Jerry. I speak to each (one) of them.

    The teacher spoke to every one of the students in the class.

    Another (an + other), “bir diğer, öbürü, başka bir” anlamında kullanılır.

    I want to see another dress.

    (Başka bir elbiseye bakmak istiyorum)

    He bought another three books.

    (Üç kitap daha aldı)

    Other, the ile veya çoğul kullanılabilir.

    There are only three students in the classroom, the others are in the garden.

    (Sınıfta sadece üç öğrenci var, diğerleri bahçede)

    You should see other doctors.

    (Başka doktorları görmelisin)

    Each other, one another ‘bir birlerine, bir diğerine’ anlamında kullanılabilir.

    They phone each other very often.

    (Bir birbirlerine çok sık telefon ederler)

    Past Continuous Tense cümlelerinde "when" ve "while" bağlaçları sıkça kullanılır. Bu yüzden zamanı doğru kullanabilmek için bu bağlaçların kullanımlarının iyi öğrenilmesi önemlidir.
    When ve While bağlaçlarının Past Continuous Tense cümlelerinde kullanımları genellikle şu iki formül ile açıklanabilir.
    - when + simple past tense

    - When I saw him, he was playing tennis. (Onu gördüğümde tenis oynuyordu.)
    - when / while + past continuous tense

    - When / While I was playing football, I broke my leg. (Futbol oynarken bacağım kırıldı.)
    When ve While bağlaçlarının kullanımıyla ilgili genel kurallar aşağıda verilmiştir.
    ► Geçmişte devam etmekte olan bir eylem sırasında bir başka eylem olmuş ve devam eden eylemi bölmüşse, bu durum hem when, hem de while bağlaçları kullanılarak ifade edilebilir.
    - I was eating dinner when the guests arrived. (Konuklar geldiğinde yemek yiyordum.)
    - I hurt my leg while I was playing football. (Futbol oynarken bacağımı incittim.)
    WHEN
    ► "When" ile kurulmuş bir zarf cümleciği (adverbial clause), genellikle temel cümledeki (main clause) eylemin devam etmekte olduğu zamanı açıklar. "Bir eylem olduğunda bir başka eylem oluyordu" biçiminde bir anlam taşır. Bu nedenle "when" in bağlı bulunduğu cümlede Simple Past, temel cümlede ise Past Continuous kullanılır.
    - When he came in, I was studying. (O içeri girdiğinde, ben ders çalışıyordum.)
    adverbial main
    - I was reading when he came in. (O geldiğinde, ben kitap okuyordum.)
    - When I went out, it was snowing. (Dışarı çıktığımda kar yağıyordu.)
    - They were arguing when I entered the room. (Odaya girdiğimde, tartışıyorlardı.)
    When bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "When + Simple Past, Past Continuous" şeklinde formülize edilebilir.
    ► "When" arka arkaya yapılmış eylemleri anlatmak için de kullandır. Bu durumda her iki cümle de Simple Past Tense ile kurulur.
    - When he arrived, we went into the cinema. (O gelince, sinemaya girdik.)
    (Önce o geldi, sonra biz sinemaya girdik.)
    - When he left work, he got on a bus and went home. (İşten çıkınca, otobüse binip eve gitti.)
    - When the teacher asked a question, I raised my hand. (Öğretmen soru sorunca, elimi kaldırdım.)
    When bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "'When + Simple Past, Simple Past" şeklinde formülize edilebilir.
    ► "While" bağlacı genellikle, temel cümledeki eylem sırasında devam etmekte olan bir başka eylemi anlatmak için kullanılır. Bu nedenle, "while" in bağlı bulunduğu cümle Past Continuous, temel cümle ise Simple Past'dır.
    - While I was studying, he came in. (Ben ders çalışırken o geldi.)
    adverbial main
    - I left home while my parents were sleeping. (Annem babam uyurken evden çıktım.)
    I took a photograph while you weren't looking. (Sen uyurken, fotoğraf çektim.)
    While bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "While + Past Continuous, Simple Past" şeklinde formülize edilebilir.
    NOTE: Bu tür cümlelerde "while" yerine "when" kullanmak da mümkündür, ancak "while" kullanımı daha yaygındır.
    - When/While I was walking home from work, I bumped into an old friend on the street.
    (İşten eve doğru yürürken, caddede eski bir arkadaşımla karşılaştım.)
    - Yesterday, a stray dog was nearly hit by a car when/while it was crossing the street.
    (Dün bir sokak köpeği karşıdan karşıya geçerken az daha bir arabanın altında kalıyordu.)
    ► "While" cümleciği, temel cümledeki eylemle aynı anda olan bir eylemi anlatmak için de kullanılır. Bu durumda her iki cümle de Simple Past Tense ile kurulur.
    - I sang while I washed the dishes. (Bulaşıkları yıkarken şarkı söyledim.)
    - She watched me while I made the cake. (Ben kek yaparken o beni izledi.)
    - I waited outside while she had an interview. (O görüşme yaparken ben dışarıda bekledim.)
    While bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "While + Simple Past, Simple Past" şeklinde formülize edilebilir.
    ► "While" birbirine paralel devam eden iki eylemi anlatmak için de kullanılır. Bu durumda her iki cümlede de Past Continuous Tense kullanılır. "While"ın bu biçimde kullanımıyla genellikle yakınma, içerleme gibi duygular ifade edilir.
    - While the teacher was lecturing, the students were talking among themselves. (Öğretmen ders anlatırken öğrenciler kendi aralarında konuşuyorlardı.)
    - I was studying while everybody at home was sleeping. (Evde herkes uyurken ben ders çalışıyordum.)
    While bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "While + Past Continuous, Past Continuous" şeklinde formülize edilebilir.
    ► While ile aynı anlamda kullanılan diğer bağlaç "as" dir.
    - While/As I was coming here, I ran into an old friend. (Buraya gelirken eski bir arkadaşa rastladım.)
    - I had a look at the old magazines while/as I waited at the doctor's. (Doktorda beklerken, eski dergilere bir göz attım.)
    ► "Just as", daha vurgulu bir anlatımdır.
    - The postman came Just as I was leaving home. (Tam ben evden çıkarken, postacı geldi.)
    - Just as I sat down at the table, the phone rang. (Tam masaya oturdum ki telefon çaldı.)

      Forum Saati C.tesi Kas. 02, 2024 8:30 pm